Diyabet (şeker hastalığı) ve diyabete eşlik eden yüksek tansiyon rahatsızlığı (hipertansiyon), vücutta böbrek hasarına yol açarak diyabetik nefropati hastalığının gelişmesine neden olabiliyor. Diyabetin kişinin yaşam kalitesini bozan ciddi bir komplikasyonu olan diyabetik nefropati, takip ve tedavi edilmediği takdirde böbrek yetmezliği ve en sonunda da yaşam kaybına yol açabiliyor.
DİYABETİK NEFROPATİ NEDİR?
Diyabetik nefropati, diyabetin en önemli ve en sık görülen aynı zamanda yaşam kalitesini bozan komplikasyonlarından biridir. Diyabetik böbrek hastalığı da denilen bu rahatsızlıkta, düzenli takip ve uygun tedavi hayati öneme sahiptir.
DİYABETİK NEFROPATİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Diyabetik nefropati hastalığının erken döneminde herhangi bir belirti fark edilmeyebilir. Ancak ilerleyen dönemlerde hipertansiyon, idrarda protein, albuminürinin düzeyine bağlı olarak özellikle ayak-ayak bilekleri veya ellerde ödem ve vücutta kilo artışı, sık idrara çıkma, kafa karışıklığı ve dikkat dağınıklığı, nefes darlığı, iştah kaybı, mide bulantısı ve kusma belirtileri ortaya çıkar. Diyabetlilerde hipertansiyon (HT), diyabeti olmayanlara göre iki kat daha sık görülmektedir.
DİYABETİK NEFROPATİ NEDENLERİ NELERDİR?
Toplumda sık görülen diyabet hastalığının bir komplikasyonu olan diyabetik nefropati; tedavi edilmeyen veya yeterli derecede kontrol altına alınmayan diyabetin böbreklerdeki kan atıklarını filtreleyen kan damarı kümelerine zarar vermesi ile ortaya çıkar. Bu durum böbrek hasarına yol açarken, aynı zamanda yüksek tansiyona da neden olabilir. Ortaya çıkan yüksek tansiyon ise böbreklerin filtreleme sistemindeki basıncı yükselterek böbreklerin daha fazla hasar almasına yol açar. Hipertansiyonun hem diyabetik nefropati nedeni olduğu hem de hastalığın oluşturduğu hasarın bir sonucu olduğu düşünülmektedir. Kontrol altına alınmayan yüksek tansiyon, diyabetik nefropatinin ilerlemesini daha hızlı bir hale getirebilmektedir.
DİYABETİK NEFROPATİ TANISI NASIL KONULUR?
Diyabetik nefropati (diyabetik böbrek) diyabet ile ilgili yapılan testler sırasında tespit edilir. Tip 1 diyabete sahip olan kişilere tanıdan beş yıl sonra diyabetik nefropati taraması önerilirken, tip 2 diyabet teşhisi alanlarda bu taramalara hemen başlanmaktadır. Teşhis için yapılan rutin tarama testleri şu şekildedir.
İdrar albümin testi: Böbrekler, albümini filtrelemez. İdrardaki kan proteini olan albümini tespit etmek için yapılan bu test sonucunda idrarda fazla miktarda protein bulunması ( 24 saatlik idrarda > 300 mg ), böbrek fonksiyonunun yetersiz olduğunu gösterir.
Albümin/kreatinin oranı testi: Kreatinin, sağlıklı böbreklerin kandan süzdüğü bir atıktır. Albümin/kreatinin oranı (idrarda albumin/kreatinin ≥30 mg/gr) böbrek fonksiyonu ile ilgili bilgi verir.
Glomerüler filtrasyon hızı (GFR): Bir kan örneğindeki kreatinin ölçüsü, böbreklerin kanı ne kadar hızlı süzdüğünü tahmin etmek için kullanılabilir. Filtrasyon hızının düşük olması, böbrek fonksiyonunun zayıf olduğunu gösterir.
Üç aylık periyod içinde yapılan bu 3 tetkikin iki veya daha fazlasında sürekli albuminüri (24 saatlik idrarda > 300 mg ya da spot idrarda albumin/kreatinin ≥30 mg/gr ) saptanması durumunda tanı konulur.
Laboratuvar testlerinin yanı sıra uzman hekim böbreklerin durumunu değerlendirmek amacıyla röntgen, ultrason, bilgisayarlı tomografi ve MR gibi görüntüleme cihazlarından da faydalanabilmektedir.
DİYABETİK NEFROPATİNİN TEDAVİSİ NASIL UYGULANIR?
Diyabetik nefropati tedavisinde en önemli yaklaşım etkili kan şekeri kontrolünün sağlanmasıdır. Benzer şekilde kan basıncının (tansiyonun) istenilen düzeylerde tutulabilmesi, diyabetik nefropati riskini azaltır ve ilerlemesini yavaşlatır. Diyette tuz alınımın kısıtlanması hem kan basıncı kontrolünü kolaylaştırmakta hem de kardiyovasküler hastalık riskini azaltmaktadır. Albumin/kreatinin oranı devamlı olarak yüksek ise, hipertansiyon olmasa bile, kronik böbrek hastalığını geciktirmek için ACEI/ARB grubundan anti-hipertansif ilaçlar kullanılmaktadır.
İleri seviyeye gelmiş diyabetik nefropati yani böbrek yetmezliğinin tedavisinde ise diyaliz, böbrek nakli veya semptom yönetimi gibi yöntemler uygulanmaktadır.