Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Hem yetişkinler hem de çocuklarda, son yirmi yılda artmış olan fazla kilo ve obezite düzeyleri söz konusu.. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, vücutta sağlığı kötü yönde etkileyecek düzeyde yağ birikimi olan kişiler Obez olarak değerlendirilmektedir..
Euromonitor’un 2015 yılında yaptığı pazar araştırması; Türkiye nüfusunun, Birleşik Krallık’ta yaşayanların tükettiğinin yarısından çok daha az miktarda şeker yediğini (93.2 grama karşılık 35.4 gram) ortaya koymuştu..
Fakat 2018 yılında yapılan şekerli içecek tüketimi araştırmasında, Türkiye en fazla tüketim yapan İlk 10 ülke arasında yer aldı..
Artan şehirleşme ve çalışma hayatı yoğunluğu, beslenme düzeninde değişikliğe yol açmıştır. Ve Türkiye’nin, yeme tutumlarında geleneksel beslenmenin, hazır ve işlenmiş gıdaların giderek egemen olduğu beslenme biçimlerine boyun eğmesi gibi hızlı değişimlerin yaşandığı görülmektedir.
Bir kuşaktan daha kısa süre öncesine kadar, Türkiye’de küçük bakkal dükkanları ve pazar yerleri perakende gıda sektöründe ağır basmaktaydı. Ancak kent nüfusundaki artış, (geleneksel aile yapısının dışında yaşamaya başlayan insanlarla birlikte) hane halkı büyüklüğündeki azalma, daha çok sayıda kadının ev dışında çalışması, ve ithal “katkılı” (başka bir deyişle sanayileşmiş işlenmiş) gıda miktarlarını arttıran uluslararası ticaret, süpermarketlerin payını yükseltmiş, evde yemek pişirme oranını azaltmış ve hazır paketlenmiş gıdalara talebi arttırmıştır.
Bu durum, küresel gıda şirketlerince büyük ölçüde olumlu bir yönelim olarak görülse de; bu tüketim modelinin süregitmesi durumunda, Türkiye’nin, büyük olasılıkla, beslenme biçimlerinde ve yeme alışkanlıklarında, 21. Yüzyılın başında diğer birçok sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkede görülen geniş kapsamlı olumsuz değişimleri yaşayacağı açıktır.
Gıdaların yaygın biçimde sanayileştirilmesi, obezite ve kronik hastalık riskine önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır.
En büyük sorun Reklam
Sanayileştirilmiş gıda üretiminin, En büyük sorun reklam ve pazarlamadır. Büyük ölçekli, çoğunlukla çok uluslu şirketlerce geliştirilen, işlenen, paketlenen ve dağıtıma sunulan sanayileştirilmiş gıda, bunu satın almamızı sağlamaya yönelik olarak ustaca gerçekleştirilen pazarlama ve reklama dayanır. Birçok reklam, çocuklarda markaya sadakat oluşturmanın yetişkin tüketim kalıplarını belirlemeye katkıda bulunmasının yanı sıra; ‘inatla talep etme’ ve bağımsız harcama güçlerinden dolayı, özellikle, gıda pazarında kar getirecek aktörler olarak görülen çocukları hedefler.
Çocuklara dönük reklamı yapılan gıdaların çoğunluğu yüksek derecede işlem görmüşlerdir, büyük miktarlarda yağ ve/veya (özellikle) şeker içerirler. Yüksek derecede (ya da ‘aşırı’) işlem görmüş gıdalar, yalnızca şeker gibi ‘gizli’ yüksek kalorili bileşenleri barındırmaları yüzünden değil; aynı zamanda, tokluk ve doyum duygusuna ancak önemli miktarda bir enerji alımından sonra ulaşılabilmesi anlamına gelen lif ve mikrobesin içeriğinin azaltılması eğilimi nedeniyle obeziteye katkıda bulunurlar. Diğer bir neden de, gıdayı elde etmeyle fiziksel aktivitenin ayrışmasıdır; ve bu da, daha genel olarak, modern sanayileşmiş yaşamın ayırıcı özelliği olan oturma ağırlıklı davranışı pekiştirmektedir.
Beslenme düzenine ilişkin büyük bir dönüşümün doruk noktasında olan Türkiye neye karar verecek?
Hekimler ve halk sağlığı uzmanları, iyi beslenmeye katkıda bulunmak için, halkı neye yönlendirmeli?
Erken dönem tarımına dayanan kökleriyle, sağlıklı bir taze meyve ve sebze yelpazesinin yanı sıra yoğurt, kuzu, balık, bulgur, ekmek, nohut, fasulye ve diğer bakliyatı içeren geleneksel Türk beslenme düzeni çeşitli ve besleyicidir. Ve ağırlıklı olarak Türkiye’nin kendi içinden doğmuştur.
Tüketicilerin ve uzmanların, gıda ürünlerini dışlamaktan çok, küçük bağımsız perakendecileri ve pazarları desteklemeyi ve diğer birçok sanayileşmiş ve kentleşmiş ülkede ortaya çıkan yerel gıda ortamının homojenleşmesi ve aşırı işlem görmüş gıdaların egemenliğine karşı direnmeyi de kapsayacak biçimde, Türkiye’nin geleneksel beslenme çeşitliliğini ve zengin kültürel yiyecek mirasını korumak için ellerinden geleni yapması gerekir.
Bu nedenle günümüzde doğruya en yakın ve çok pratik olan vücut kitle indeksi (VKİ) denilen hesaplama yöntemini kullanmak. Boy ve kiloya dayanılarak hesaplanan bu yöntemin de çeşitli formülleri var. Ama herkesin kolaylıkla hesaplayabileceği formül kişinin ağırlığının (kg. cinsinden) boyunun (metre cinsinden) karesine bölünmesiyle elde edilir.
Amerikan Sağlık Enstitüsü’ne göre VKİ;
20 – 24.9 ise normal
25 – 29.9 ise kilolu
30 – 34.9 ise obez
35 – 39.5 ise tip II obez
40 – 49.9 ise morbid obez
50 ve üzeri ise süper obez diye kabul edilmektedir.