Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır. Vücutta aşırı yağ birikimi ve kilo ile karakterize bir durumdur. Aşırı kilo birçok hastalık için önemli bir sebeptir. Normal şartlarda kadınlardaki toplam yağın toplam vücut ağırlığına oranı % 25, erkeklerde ise % 17’dir. Ortalama olarak bir insanda 30-40 milyar yağ hücresi bulunmaktadır. Geçmiş yüzyıllarda gıdalara düzenli ulaşmak her zaman mümkün olmadığı için yağlı vücut iyi bir tedbirdi. Ancak günümüzde bu durum insan için sadece bir sıkıntı kaynağı olmaktadır, zira fazla yağ organ ve dokular için fazla yük demektir. Yağ biriktikçe organlarımızın hacmi büyümekte, fonksiyonları bozulmaktadır.
Fazla Kilolu Olmanın Zararları
Aşırı kilo bele, bacaklara, iç organlara ilave yük getirmektedir. Bu durum, mevcut birçok fiziksel problemi daha da kötüleştirmekte ve genel anlamda insan sağlığını tehdit etmektedir. Aşırı kilo insüline karşı direnç oluşturmakta, vücudu enfeksiyonlara karşı daha duyarlı yapmaktadır. Özellikle koroner arter hastalıkları başta olmak üzere şeker hastalığı, safra taşı oluşumu, yüksek tansiyon, böbrek hastalıkları, felç gibi ciddi hastalıkların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Hamilelik döneminde komplikasyonlara, karaciğer yağlanması ve buna bağlı yetmezliklere ve hatta psikolojik problemlere yol açmaktadır.
Obezite Sebepleri
Aşırı kilonun en yaygın sebebi dengesiz beslenme ve düşük fiziksel aktivitedir. Ancak bazı hastalıklar da şişmanlığa yol açabilmektedir. Hormon dengesizliğine yol açan oluşumlar, diyabet, hipoglisemi, kanda insülin hormon seviyesinin yüksek olması, stres, can sıkıntısı vs. bunlar arasındadır.
Genetik yapı da şişmanlıkta çok önemlidir. Yapılan bir deneysel çalışmada leptin denilen hormon benzeri bir proteini üreten genin bir insanda olmayışının, kişide şişmanlığın oluşmasına yol açtığı ifade edilmiştir. Leptin, özellikle yağ metabolizmasını aktive edici ve iştahı baskılayıcı özellikler göstermektedir. Vücutlarındaki kas/yağ oranı yüksek olanların metabolizma hızlarının daha yüksek olduğu, bu sebeple daha çok enerji yaktıkları görülmüştür. Buna karşılık şişman kişilerde ise tersi söz konusudur.
Metabolizma yavaş olduğu için, enerji ihtiyacı da düşük olmakta, bu durum alınan enerjinin harcanmadan yağ şeklinde depo edilmesine yol açmaktadır. Bu bakımdan vücut kitle indeksi önemlidir. Yağlardan alınan enerji vücutta daha kolay bir şekilde tekrar yağa dönüşmektedir. Halbuki kompleks karbonhidratlardan alınan enerji daha kolay bir şekilde vücutta harcanmaktadır. Alınan toplam yağın % 3 kadarı vücuttaki enerji ihtiyacını karşılamak için harcanırken, bu değer kompleks karbonhidratlar için % 25 mertebesindedir.
Diğer Hastalıkların Obezite ile İlişkisi
Obezitenin değişik hastalıklar ile de yakın ilişkisi vardır. Astım, diyabet, safra kesesi hastalıkları, kalp/damar hastalıkları, hiperlipidemi, infertilite, inme, kanser gibi bazı hastalıkların ortaya çıkmasında şişmanlığın önemli bir rolü olduğu ifade edilmektedir.
Bugün toplumumuzun 1/5’i obezdir. Bu oran gittikçe de artma meylindedir. İnsanlar bir taraftan fazla yiyerek, diğer taraftan da kilo verme amacı ile ciddi paralar harcamaktadırlar.
Şişmanlıkta Aktivitenin Önemi
Kilo vermenin en kalıcı ve sağlıklı yolu düzenli fiziksel aktivitedir. Aksi taktirde sadece diyet kontrolü ile sağlanan kilo kaybında, bir yıl içinde % 95 oranında kişiler eski kilolarına gelmektedirler. Hızlı kilo kaybettiren diyetler çoğu zaman yalancı sonuç verirler. Yani, vücuttan kaybolan yağ değil, sudur. Bunun için de diyet terk edildikten kısa bir süre sonra eski kilo geri gelmektedir.
Hızlı Kilo Vermenin Riskleri
Hızlı kilo kaybı bazı problemleri de beraberinde getirir. Bunların başında, vücudun savunma sisteminin zayıflamasıdır. Ayrıca, mesela son zamanlarda moda olan düşük karbonhidrat, yüksek protein diyeti ketozis dediğimiz bir olumsuz tablonun oluşmasına yol açmaktadır. Enerji kaynağı olarak sadece yağların kullanılması vücutta fazla miktarda asidik ürünlerin oluşmasına yol açmaktadır. Meydana gelen asidoz, vücuttan hayati ehemmiyetteki bazı minerallerin (potasyum gibi) atılmasına ve neticede bu minerallerin yetersizliğine yol açmaktadır. Bu da ciddi olumsuzuklara sebep olmaktadır.
Sürekli olarak tekrarlanan katı diyet programları kalp sağlığını da riske atar. Hızlı kilo vermeyi müteakiben, genellikle hızlı kilo alma görülür ki bu durum kan kolesterol ve trigliserit seviyesinde ciddi artışlara yol açarak hayati organlara zarar verebilir. Aynı şekilde bu kişilerde safra taşı oluşma ihtimali çok yüksektir. Bu tür diyet uygulayanlardaki ölüm oranlarının sağlıklı popülasyona göre daha yüksek olduğu görülmüştür.
Suni tatlandırıcılar ile ilgili bir çalışma sonuçları, bu gibi maddelerin kullanımının kilo verme yerine kilo alma ile sonuçlandığını, bu maddelerin hem iştahı arttırdıklarını ve hem de sindirimi bozduklarını göstermektedir. Dehidroepiandrosteron hormonunun vücutta yağ sentezini gerçekleştiren bir enzimi inhibe ederek, yağlanmayı azalttığı görülmüştür. Özel bir uygulama olarak 1 hacim sızma zeytinyağı ile 2 hacim elma sirkesisin karıştırılması ile elde edilen karışımın haricen uygulanması sonucu yağ çözünürlüğünün artabildiği görülmüştür. İleri obezite durumunda, başka da bir alternatif kalmadıysa cerrahi olarak mide ağzına kelepçe taktırmak düşünülebilir. Ancak bu konuyu hekim ile birlikte çok ciddi şekilde değerlendirmek, fayda-zarar ve risk faktörlerini iyice düşünmek gerekir.
Obezitede Besinsel Destek
Bir kural olarak yemeyi iyice kesmekten ziyade, uygun gıdaları yeterli miktarlarda almak önemlidir. Dengeli beslenmek, değişik gıda türlerinden uygun oranlarda tüketmek ve aşırıya kaçmamak gerekir. Yemeklerimizde protein, kompleks karbonhidrat ve yağ dengesini kurmak zorundayız.
Günlük yiyecek tüketimimizde sebze ve meyvelere ağırlık vermek, sebzeleri mümkün olduğunca çiğ olarak tüketmek faydalıdır. Ayrıca özellikle düşük kalorili olanları tercih etmek gerekir. Mesela, brokoli, lahana, havuç, kereviz, salatalık, yeşil fasulye, marul, soğan, turp, ıspanak, şalgam vs. düşük kalori grubuna girer. Aynı şekilde elma, çilek, karpuz da düşük kalorilidir. Buna karşılık mesela muz, kiraz, mısır, üzüm, bezelye, armut, nar, beyaz pirinç yüksek kalorilidir.
Her gün düzenli bir şekilde yaklaşık kışın 2 Lt, yazın 3 Lt su içmek çok yararlıdır. İyi hazırlanmış bitkisel çaylar da faydalıdır.
Gama linolenik asit hodan yağı, kuş üzümü (Frenk üzümü), keten tohumu yağı ve çüha çiçeği yağında bol miktarda bulunur. Bu yağ asiti, yağ metabolizmasının düzenlenmesinde önemli rol oynar. Aynı şekilde bor mineralinin vücuta enerji harcanmasını stimüle ettiği, üzüm ve soğanın bu mineral bakımından zengin olduğu gösterilmiştir. L-Ornitin, arjinin ve lizin gibi aminoasitlerin kilo vermeyi kolaylaştırdığı görülmüştür. Ornitinin büyüklerde normalde olmayan büyüme hormonunun salgılanmasını arttırarak yağ yıkımını ve kas oluşumunu aktive ettiği görülmüştür. Büyüme hormonunun kilo vermeyi kolaylaştırdığı bilinmesine rağmen, uzun süreli kullanımının ne gibi sakıncalar oluşturacağı konusunda henüz yeterli verinin olmaması bu konuda ihtiyatlı davranılmasını gerektirmektedir.
Yağ tüketiminde dikkatli olmak gereklidir.
Her şeyden önce yağda yapılan kızartmalardan uzak durulmalı, defalarca kızartılmış yağları kesinlikle tüketmemeliyiz. Piyasada hazırlanan kızartmaların hemen hepsinin defalarca işlem görmüş yağlarda hazırlandığını hiç unutmamak gerekir. Zeytinyağı, fındık yağı, soya ve keten tohumu yağları gibi yağlar faydalı bileşenler içerirler. Bu bakımdan bunlardan uygun miktarlarda tüketmek faydalıdır. Ancak, hayvansal yağlar (iç yağı gibi), tereyağı, krema, mayonez, yağlı et, ağır soslar ve süt içeriğinde vücuttaki metabolizması yavaş yürüyen yağ bileşenleri olduğu için damar tıkanıklığına, karaciğer yağlanmasına, diyabete vs. sebep olurlar. Bu bakımdan sayılan bu gıdalardan çok sınırlı miktarlarda tüketmek gerekmektedir.
Genel olarak toplumdaki tüm bireylerin, özel olarak da obez veya obezite meyli olanların mutlak surette uygulamak mecburiyetinde olduğu kurallar vardır. Bunlardan biri de tuz, şeker ve beyaz undan uzak durmaktır. Bu çerçevede şekerli, kolalı ve asitli içecekler, pasta, börek, tatlı gibi hem yapısında doğrudan şeker içeren ve hem de karbonhidrat özelliği dolayısı ile zaten önemli miktarlarda şeker kaynağı olan yiyeceklerden uzak durmak önemlidir. Zira şeker insülin salgılanmasını arttırır. İnsülin de dokulardaki yağ sentezini indükleyerek yağlanmaya sebep olur.
Alkol tüketimi de önemli obezite sebepleri arasındadır.
Beslenmemizde dikkat etmemiz gereken önemli konulardan biri de yatmadan önce yemek yememektir. Uykuda iken metabolizmanın yavaşlaması sebebiyle kana geçen şeker ve yağlar büyük ölçüde depolanırlar. Bira, şarap dahil tüm alkollü içecekler yüksek oranda kalori içerirler. Bu nedenle bu gibi besinlerin sık olarak tüketimi obezite nedeni olabilir. Besin değerleri ise kalori içeriklerinin aksine son derece düşüktür. Bu durum özellikle karaciğer yağlanması ve sirozun önemli sebebini teşkil etmektedir.
Sabah kahvaltısı yapmak, günü hareketli yaşamak, sabit yeme alışkanlığını değiştirmek, akşamları mümkün olduğunca hafif yemek, mutlak surette meşguliyeti olmak önemlidir. Boş duran insanın aklına sürekli yemek gelir. Kısa aralıklar ile katı rejim ve ağır spor uygulaması bir diğer önemli yanlıştır. Bunun yerine uzun vadeli ılımlı beslenme alışkanlığı ve egzersiz
çok daha akılcıdır.