Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Birol Özer, kolon kanseri için erkeklerde ve kadınlarda en sık görülen üçüncü kanser türü olduğunu bildirdi.
Prof. Dr. Birol Özer, “Kolorektal (Kolon) Kanseri Farkındalık Ayı” dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, kolon kanserinin kalın bağırsak iç yüzeyinden gelişen ve yaşamı tehdit eden bir hastalık olduğunu belirtti.
Dünyada 2020’de 19 milyon yeni kanser tanısı ve 10 milyon kansere bağlı ölüm gerçekleştiğini ifade eden Özer, bunların 2 milyonunun kolon kanseri olduğunu, 900 bin ölümün de kolon kanserine bağlı olarak yaşandığını, 2035’de 2,5 milyon yeni vakanın tanı alacağının tahmin edildiğini kaydetti.
Kolon kanserinde, son yıllarda özellikle sol taraf ve rektumda, 50 yaş altında artış görüldüğüne ifade eden Özer, neden olarak da 1990’lı yıllarda giderek artan obezite ve batı tipi diyet alışkanlığının yaygınlaşmasının gösterildiğini belirtti.
Prof. Dr. Özer, “Kolon kanseri erkeklerde ve kadınlarda en sık görülen 3’üncü kanser türüdür. Vakaların yaklaşık üçte biri rektumda yer alır. Ülkemizde 2020 yılında 233 bin yeni kanser tanısı, 126 bin kansere bağlı ölüm bildirilmiştir. Kolon kanserinde ise 21 bin yeni tanı, 10 bin ölüm meydana gelmiştir.” değerlendirmesini yaptı.
Özer, bir yılı aşkın süredir Türkiye’yi de etkileyen yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalanma endişesiyle hastaneye gitmeye çekinilmesi nedeniyle tarama programlarının aksatılmasının ve belirtilerin görmezden gelinmesinin, kolon kanserinde erken tanı şansını engellediğine dikkati çekti.
ABD’de Kovid-19 salgını nedeniyle taramanın 6 ay ötelenmesinin, 2 bin 800 kolon kanserinin ve 22 bin yüksek dereceli kanser öncesi oluşumun geç tanı almasına neden olacağının tahmin edildiğine dikkati çeken Özer, bu gecikmenin 6 aylık ölümde de yüzde 6,5 artışa neden olacağının öngörüldüğünü vurguladı.
“Erkeklerde risk kadınlara göre yüzde 25 daha fazla”
Kolon kanserinin Avustralya, Yeni Zelenda, Avrupa, Kuzey Amerika’da en sık, Afrika ve Güneydoğu Asya’da ise en az görüldüğünü belirten Özer, risk faktörlerini ise şöyle sıraladı:
“Ortalama risk altındaki bireylerde yaşam boyu kolon kanseri riski yüzde 4 olup, erkeklerde risk kadınlara göre yüzde 25 daha fazladır. Genetik yatkınlık, yaş, kolon kanseri kişisel ve aile öyküsü, inflamatuar bağırsak hastalığı, karın bölgesine ışın tedavisi temel risk faktörleridir. Fiziksel aktivite azlığı, sağlıksız beslenme, sigara, diyabet, obezite yanı sıra düşük sosyoekonomik durum da riski artıran sebeplerdir. Erken yetişkin ve orta yaşta kilo alımında risk 1,23 kat artar. İleri yaşta kilo alımında 1,15 kat artar. Kırmızı ve işlenmiş et riski artırabilir ancak dengeli beslenme içinde haftada 1, 2 kez tüketimi kabul edilebilir. Sebze, kepekli buğday, folat içeren gıdalar ve az kalori alınmalı, aşırı alkol tüketiminden kaçınılmalıdır.”
Prof. Dr. Özer, kolon kanserinin önlenebilir kanserlerin başında geldiğine, ölümlerin son yıllarda tarama programları, erken tanı ve etkili tedavi ile azalma eğiliminde olduğuna dikkati çekerek, “Sporadik (rastlantısal) kolon kanserlerinin yüzde 70’i adenomatöz polip (bağırsak içinde gelişen et benleri), yüzde 30’u sesil serrated lezyonlardan gelişiyor. Endoskopik olarak erken saptanıp çıkarılması kanseri ve ölümleri azaltıyor. Kolonoskopi kanser görülme sıklığını yüzde 69, ölümleri yüzde 68 azaltır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Kolon kanseri taraması 50-75 yaş arasında yapılmalıdır”
Kolonoskopinin, ucu kameralı bir cihaz ile kalın bağırsakların içinin görüntülenmesi işlemi olduğunu aktaran Özer, kolonoskopisi normal olan hastada sonradan kolon kanseri tespit edilme oranının 3 bin 174 hastada 1 olduğunu belirtti.
Kolon kanseri taramasının 50-75 yaş arasında yapılması gerektiğini ifade eden Özer, şunları kaydetti:
“Kolonoskopide polip saptanıp, polipektomi (polipin çıkarılması) yapılanlarda bunun faydası 7-8 yıl sonra ortaya çıkacağı için yaşam beklenti oranı 75 yaş üstünde azaldığından taramanın faydası sınırlı kalabilir. Ayrıca, yaşlı bireyler tarama ile ilişkili risklere daha duyarlıdır. Ancak bu kural kesin olmayıp bireyin sağlık durumuna göre tarama yapılabilir. Fakat 86 yaş üstünde yaşam beklentisi azaldığı için tarama önerilmez. Ailede kolon kanseri öyküsü var ise 40 yaşında ya da birinci derece akrabada ortaya çıkan yaştan 10 yaş öncesinde kolonoskopi yapılmalıdır. Ailede kolon kanseri öyküsü olanlarda risk normal popülasyona göre 2 kat artar. Genç yaş grubunda bu risk daha belirgindir. 5 yılda bir kontrol kolonoskopi yapılmalıdır. Dışkıda kan testi yılda bir, kolonoskopi 10 yılda bir defa yapılmalıdır.”
Prof. Dr. Özer, kolon kanseri gelişimini önlemede bugün için etkinliği ispatlanmış bir ilaç olmadığını, ancak 50 yaş üstü bireylerde kardiyovasküler hastalık gelişim riski de varsa 10 yıldan uzun süreli aspirin kullanımının faydalı olabileceğini bildirdi.