Türk Tabipleri Birliği, Covid-19 pandemisine ilişkin 5’inci ay değerlendirmesini kamuoyuyla paylaştı. TTB’nin açıklamasında, “Toplumda PCR testi ile tanı alanların yaklaşık 10 katı kadar da aktif hasta sayısı olduğunun” altı çizilerek iktidarın salgın stratejisinin başarılı olmadığı vurgulandı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu, Covid-19 pandemisine ilişkin 5’inci ay değerlendirmesini zoom üzerinde gerçekleştirilen basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, TTB Covid19 İzleme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, Prof. Dr. Özlem Azap ve Prof. Kayıhan Pala’nın katıldığı basın toplantısında Türkiye’de Covid-19 pandemisinde güncel durum ele alındı ve hükümetçe benimsenen salgın stratejisinin başarılı olmadığı belirtildi. Salgınla mücadelede vatandaşın odağa alınmasının sorunlu bir yaklaşım olduğuna dikkat çekilen basın toplantısında, giderek daha çok sayıda sağlık çalışanının enfekte olduğu, sağlık çalışanlarının tükenmekte olduğu vurgulandı.
TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman toplantının açılışında yaptığı konuşmada, 11 Mayıs tarihinde AVM’lerle başlayan, 1 Haziran’da hızlanan yeniden açılma sürecinin 3 ayının dolduğunu, basında takvim olarak “birinci aşama 11 Mayıs, ikinci aşama 27 Mayıs-31 Ağustos, üçüncü aşama 1 Eylül-31 Aralık, dördüncü aşama –aşının bulunmasının beklendiği- 1 Ocak ve sonrası” şeklinde alan sürecin 2. aşamasının içinde bulunulduğunu belirtti.
Bu süreçte 27’si hekim 53 sağlık çalışanının Covid-19 nedeniyle yaşamını yitirdiğini belirten Adıyaman, “Yaşamını yitiren tüm hekim ve sağlık çalışanlarını saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına bir kez daha sabır diliyorum” diye konuştu. Adıyaman, Türkiye’nin Covid-19 salgını sürecindeki 5 ayının değerlendirildiği rapor ile bu süreçte yaşananlardan yola çıkarak, önümüzdeki gün ve ayların gerçekten ağır, zorlu gündemlerini daha az sıkıntı, hastalık ve ölümle atlatabilmeye katkı sunmayı hedeflediklerini bildirdi.
Aktif hasta sayısı açıklananın 10 katı
Adıyaman’ın konuşmasının ardından TTB Cocid-19 İzleme Kurulu üyesi Prof. Dr. Feride Aksu Tanık, TTB Covid-19 İzleme Kurulu’nun 5’inci Ay Değerlendirmesi’ni sundu. Hükümet’in salgının etkisini azaltma stratejisinin karşılık bulmadığını belirten Tanık, 623 bin 766 kişi karantina altına alındığını, 11 Ağustos itibarıyla Sağlık Bakanlığı verilerine göre hesaplanan aktif hasta sayısının 11 bin 152 olduğunu söyledi. Tanık, Sağlık Bakanlığı’nın seroprevalans çalışmasında elde edilen sonuçların hesaplanan aktif hasta sayısı ile karşılaştırıldığında, toplumda PCR testi ile tanı alanların 9.9 katı kadar aktif vaka bulunduğunu kaydetti.
Pandemi ile mücadele stratejisinin yanlış olduğunu belirten Tanık, merkezi otoritenin kendi sorumluluğunu “uyarma” ve “tedavi” ile sınırladığının görüldüğünü; ancak pandemi ile mücadelenin bireylerin önlemlerine bırakılabilecek bir mesele olmadığını kaydetti. Tanık, anma toplantıları, bayramlaşmalar, milyonların girdiği sınavlar, Ayasofya’nın açılması gibi etkinliklerin kişilerden beklenen iradeyi merkezi otoritenin göstermediğini ortaya koyduğuna dikkat çekerek; bulaşıcılık hızının azaltılamamasında vatandaşın suçlu olarak işaret edilmesinin sorunlu olduğunu söyledi.
SAĞLIK ÇALIŞANLARI TÜKENİYOR
Salgınlarda gerçeklerin gizlenmesi olanaklı olmadığını vurgulayan Tanık, sağlık emekçilerinden ve yerelden yükselen çığlıklara kulak verilmesi gerektiğini kaydetti. Sağlık çalışanlarının tükenmekte olduğuna dikkat çeken Feride Aksu Tanık, sağlık çalışanlarının özlük haklarının geliştirilmesi ve COVID-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarının geride kalan yakınlarının yaşamlarının güvence altına alınması gerektiğini kaydetti.
TEKRAR EVE KAPATILMALARINI DOĞRU BULMUYORUZ
65 yaş üzeri sokağa çıkma sınırlamasına ilişkin bir soru üzerine Prof. Dr. Kayıhan Pala, 65 yaş üzeri yurttaşların bir kez daha eve kapatılmasının hem beden hem ruh sağlıkları açısından yeni sorunlar yaratma potansiyeli olduğuna dikkat çekti. Pala, “Dünyada görülmemiş bir süre içerisinde 65 yaş üzeri yurttaşları eve kapatmanın ne tür sonuçlar verdiğini/vereceğini bilmiyoruz. Sağlık Bakanlığı’na çağrıda bulunmuş ve bunun açıklanmasını istemiştik ama bugüne kadar bir yanıt olmadı. Eşit yurttaş olma bağlarını zedeleyecek yaklaşımlardan kaçınmak gerekir. 65 yaş üzerini eve kapatmaktansa çalışanlar dahil olmak üzere bütün yurttaşların kapanmasını düşünmek gerekebilir ama biz yeniden sadece 65 yaş üzeri vatandaşlarımızın eve kapatılmasının doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyoruz” diye konuştu.
AŞILAMA FAALİYETİ İÇİN HAZIRLIK YAPILMALI
Bir başka soru üzerine Prof. Dr. Özlem Azap, Eylül ayından itibaren influenza aşısı için geniş kapsamlı aşılama çalışmalarının başlatılması gerektiğini ve bunun geçtiğimiz dönemlerde “riskli grup” diye tanımlanan gruplardan daha geniş bir aşılama faaliyeti olması, bunun için de aşının stoklanmış olması gerektiğini söyledi.
ABD ve İngiltere’de bununla ilgili kamuoyu bilgilendirmelerinin yapıldığını belirten Azap, Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın henüz böyle bir açıklaması olmadığını belirtti. Azap ayrıca, aşılama çalışmalarının sadece hastanelerde ve ASM’lerde değil, daha farklı yöntemlerle ve daha geniş çerçevede yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi.
SAĞLIK BAKANLIĞI MİT DEĞİLDİR
“Sağlık Bakanlığı Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) değildir, üst düzey ayrılma/görevden alma ve istifalar gerekçeleriyle açıklanmalıdır” denilen Covid -19 İzleme Kurulu 5’inci Ay Değerlendirmesi’nde şu ifadelerde yer aldı:
“Sağlık Bakanlığı’nca yerli üretildiği bildirilen PCR kitinin geliştirilmesinde yer alan Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Mikrobiyoloji Referans Laboratuvarları ve Biyolojik Ürünler Daire Başkanı’nın görevden ayrılması/alınması, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) Başkan ve Genel Sekreteri’nin istifa gerekçeleri ‘gizli’ kalmıştır. Bu gelişmelerden kısa süre önce Uluslararası Sağlık Hizmetleri A.Ş.’de (USHAŞ) olan Yönetim Kurulu Başkanı görevinden alındığı bilinmektedir.
Son olarak Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığı’na 21 Temmuz’da yapılan Başkan ataması 5 Ağustos itibariyle aynı ismin yeniden Kurum Başkan Yardımcılığı görevine döndürülmesi ile sonuçlanmıştır. Bu ‘hareketlilik’ hizmet sunumunda olağan görev değişiklikleri olarak açıklanmayı zorlaştırmakta, kurum içi ‘grup/güç odakları, çıkar çatışmaları’ endişesini düşündürmektedir.