Hayatta engel olamayacağımız, değiştiremeyeceğimiz gerçekler var. Deprem de bunlardan biri. Yaşama sımsıkı tutunup, sevdiklerimizle ve hiç tanımadıklarımızla dayanışma gösterme zamanı. Günler sonra enkaz altından çıkarılanlara, özellikle bebeklerin tebessümlerine bakarak umudumuzu korumalıyız.
Deprem, üzerinde kontrol sağlayamadığımız bir anda başımıza gelen ve psikolojimizi çok olumsuz yönde etkileyen bir doğal afettir. Özellikle felaketleri önleyecek gücümünüz bulunmaması ve öncesinde hazırlık yapabilecek bir yapıya sahip olamamamız bizde depreme dair travmatik etkiler yaratır. Kişide panik duyguları hakimdir ve sürekli olarak korunma ihtiyacı hissetmektedir. Genellikle üzerine bir şeylerin yıkılacağı, göçük altında kalacağı endişelerini yaşar. Kişide ölüm kaygısı, çaresizlik ve güçsüzlük hisleri hakim olmaktadır. Düşünceleri genellikle ‘hiçbir yer güvenli değil, çaresiz ve güçsüzüm kendimi koruyamam, kimse güvenilir değil’ türünde negatif düşünceler hakim olmaktadır.
SÜREKLİ DEPREMİ DÜŞÜNMEK…
Zihninde sürekli olarak depremi düşünen kişi bu duyguları sürekli olarak birileriyle paylaşma ihtiyacındadır. Depreme dair tüm haberleri takip ederler. Sürekli sallandığını hisseder ve bundan ötürü güvenlik önlemi ile aşırı derecede meşgul olurlar. Kişi uzun süre kapalı alanlara giremez, girse bile buralarda çok fazla bunalır sıkıntı hislerinde artış olur, gideceği konumlarda binanın yeni olup olmadığını araştırır. Flashback dediğimiz deprem anında yaşanan görüntüler bir anda kişinin gözünün önüne gelir. Deprem anında yaşananların sıklıkla hatırlama, görüntülerin sürekli olarak zihne gelmesi o anda sanki deprem yaşanıyormuşçasına kalp atışında hızlanma, soğuk terleme, nefes darlığı, el ve ayakta titreme, baş dönmesi, ağızda kuruluk, bedensel gerginlik ve gevşeyememe gibi bedensel belirtiler önemsenmelidir.
Deprem korkusunun belirtilerinden bir diğeri ise uykusuzluk ve gece görülen kabuslardır. Kişi kendini korumak için uyumaktan kaçabilir. Gece uyumayıp gündüz uyumaya çalışabilir. Deprem anı sürekli zihninde döndüğünden ötürü yaşadığı genel uyarılmışlık hali ile birlikte yoğun kaygı, çaresizlik düşünceleri uyku düzenini bozar.
DEPREM ANINI ASLA KONUŞMAK İSTEMEZ
Depremin üzerinden çok fazla zaman geçmiş olsa da kişi dikkatini toplamada, kendini bir işe vermede ve hafıza ile ilgili sorunlar yaşamaktadır. Bazı kişiler depremi sık sık hatırlarken bazı kişiler de deprem hakkında asla konuşmak istemez. Bu kişiler sanki hiçbir şey olmamışçasına davranır. Kaçınma davranışıyla birlikte travmatik yaşam olayından kendini uzak tutmaya çalışır. Bu yaşanan belirtiler depremi doğrudan yaşayan kişilerde olduğu gibi depreme dair haberleri izlemek dolaylı yoldan tanıklık etmek de deprem korkusuna neden olabilmektedir. Deprem psikolojisinde üç dönem yaşanır.
1. ŞOK: ZAMAN VE YER KAVRAMI YOK OLUR: İlk kısımda depremden etkilenen kişi şaşkındır ve donakalmıştır. Zaman ve yer kavramı kaybolur. Şok tepkisi bedenin psikolojik olarak kendini savunma halidir. Bu durum bir iki gün sürebilir.
2. PASİFLEŞME: İNSAN ÇOCUK GİBİ HİSSEDER: İkinci dönem pasifleşme dönemidir. Kişi söylenen her şeyi düşünmeden uygulayabilme durumundadır. Basit yönergeleri gerçekleştiremeyecek durumdadır. Kişi aynı bir çocuk gibi pasif ve bağımlı bir hale dönmüştür.
3. TOPARLANMA: KAYGI, UYUMAKTA GÜÇLÜK, ÖFKE!: Üçüncü dönem ise toparlanma dönemidir. Bu evrede kişideki kaygı oldukça yüksektir. Depremi rüyalarında ve düşüncelerinde sık sık yaşarlar. Uyumakta büyük zorluklar çeker. Depremle ilgili konulara dikkat edebilirken diğer konulara odaklanmakta zorluk yaşar. Sürekli deprem hakkında konuşur, güvensiz ortamlardan bahseder. Bu da kişiyi öfkeli hale getirebilir.
SEVDİKLERİNİZE VAKİT AYIRIN
1.DUYGULARINIZI BASTIRMAYIN
Bu yaşanan afet kuşkusuz ki, çok zor bir dönemdir. Bu zaman diliminde öncelikli olarak kendimize toparlanmak için zaman tanımanız gerekmektedir. Kayıplarınız için duygularınızı bastırmadan yas tutmak bu dönemde çok önemlidir. Duygularınızda ani iniş ve çıkışlar olması çok normaldir. Kendinize karşı şefkatli ve sabırlı olmak önemlidir. Bu olayı yaşayan herkesin size benzer duygular yaşadığını unutmayın. Depremi yaşayan kişilerle duygu ve düşünceleri paylaşmak onlarla dayanışma içinde olmak size iyi gelecektir.
2.SEVDİKLERİNİZLE OLUN
Duygularınızı bastırmaya yönelik alkol ve uyuşturucu maddelerden uzak durun. Bunlar size kısa süreli iyi hissettirse de uzun sürede olumsuz etkileri olacaktır. Yaşamınıza eski rutin şeklinde devam ediyor olmak da size iyi gelecektir. Hayatınızı düzene koymak, sevdiklerinizle vakit geçirmek bu dönemde size iyi gelecektir.
3.İHTİYAÇLAR İHMAL EDİLMEMELİ
Beslenme, uyku ve dinlenme ihtiyaçlarınızı düzenli şekilde karşılamaya gayret ediniz. Aile ve yakınlarınızla bir arada olmaya ve güvendiğiniz kişilerle duygu ve düşüncelerinizi paylaşmak çok önemlidir.
4.BİR DAHA OLABİLİR, BUNU KABUL ETMEK ZORUNDAYIZ
Kişi kendini güvensiz hissettiğinden ötürü kendini güvende hissedecek alanlar yaratmalıdır. “Deprem yaşandı tekrar da yaşanabilir fakat bu durumu ancak başıma geldiğinde düşünüp hayatıma devam etmek ve bu şartlar içinde yaşama devam etmek zorundayım” diye düşünmelidir. Çünkü kişide kaygı ve korku yaratan şey yaşananları kabul etmemekten kaynaklanmaktadır. Kişi kaygılandığında kendini güvende hissettiği alanları hatırlatmalıdır.
5.KENDİNİZİ GÖZLEMLEYİN VE ŞEFKATLİ OLUN
Depremi yaşayan kişiler dışında uzaktan tanık olan izleyen haber alan kişilerde de bir şey yapamamanın verdiği çaresizlik, suçluluk duygusu yaşanmaktadır. Hatta durum bazen öyle bir boyut alır k i deprem bölgesi dışındaki insanlar yemek yemeye, sıcak evlerinde olmaya utanır oldular. Hatta bazı kişilerde durum öyle bir hal aldı ki kişiler günlük yaşamına devam edemez işine dahi gidemez oldu. Hiçbir duygu gibi hayatta kalmanın suçluluğu da duyguyu bastırmakla ortadan kalkmaz. Bu durumda öncelikle kişi bu duygunun varlığını kabul etmelidir. Olumsuz duygu ve düşüncelerinizi yargılamadan gözlemlemek ve ancak mantıklı düşünce ile kendinize göstereceğiniz anlayış ve şefkatle mümkündür.
6.KİMSE GEÇMİŞİ DEĞİŞTİREMEZ, GELECEĞİ TAHMİN EDEMEZ
Kendinize zaman tanımak çok önemlidir. Fiziksel ve psikolojik bakıma özen göstermeye devam edin. Günlük rutinlerinize devam etmeye çalışın. Özellikle şu gerçeği kendimize hatırlatmak önemlidir. Kimse geçmişte yaşanan olayları değiştiremez veya geleceği tahmin edemez. Şuan size suçluluk hissettiren durumu önceden tahmin etmeniz imkansızdı. O zamanı düşündüğünüzde elinizden gelenin en iyisini yaptığınızı kendinize hatırlatın.
7.GÜVENDİĞİNİZ KİŞİLERLE DERTLEŞİN
Bazen depremden uzak kişilerin suçluluk duygusu olayları hatırlama şeklinde değişiklikler yaratabilir ve kendinizi olması gerektiğinden daha fazla suçlu hissetmenize neden olabilir. Yaşadıklarınızı daha gerçekçi bir yönden değerlendirebilmek için güvendiğiniz bir kişiye hissettiğiniz ve düşündüklerinizi paylaşın. Hayatta kalan sevdiklerinizle vakit geçirin. Sevdiklerinizle vakit geçirmek hem iyi hissettirecek hem de suçluluk duygularınızı azaltacaktır.
BAŞKALARINI KURTARIRKEN KENDİNİZE DE DİKKAT EDİN
Deprem ve benzeri afetlerde görev yapanlar; yaşadıkları, gördükleri ve engel olamadıkları durumlarda doğal olarak zorlanır. Bu kişiler, kimi zaman orada bazen de uzun süre sonra travmalara maruz kalabilir. Bununla başa çıkmak, kendileri için üstlendikleri görev kadar önemli…
Doğal afetler sadece yaşayanları değil yakınlarını buna tanık olanları ve yardım ekiplerini de aynı derece etkileyebilir. Hayatın son bulmasına neden olabilecek bu tür afetler kişilerde olayı sık sık hatırlama, yeniden yaşıyormuş gibi hissetme, uyku düzensizlikleri, kabuslar görmek, sinirlilik ve öfke hali, dikkat dağınıklıkları, ufak seslerden irkilmek, içe kapanma, iş hayatında zorluk gibi durumlar görülebilir. Tüm bu tepkiler travmatik olaya verilen normal tepkilerdir ve bu durumu da birçok insan yaşayabilir.
Arama kurtarma görevi, psikolojik ve fiziksel olarak herkesin yapabileceği bir şey değildir. Her türlü fiziksel ve psikolojik duruma sürekli halde hazır olmayı gerektirir. Arama kurtarma görevi üstlenenlerin yapması gerekenlerin en başında kendi fiziksel ve ruhsal sağlıklarına önem vermeleri bulunmaktadır. Özellikle kendilerine olması gerekenden fazla iş yükleyip kurtarıcı olmak istemeleri anlaşılabilir fakat kişi kabul etmelidir ki, her şeyi kurtarıp her şeyi düzene sokamaz.
Eğer kendi yapabilecekleri dışında, yüksek beklentileri olur ve bunları gerçekleştiremezse sonuç, tükenmelerine yol açabilir. Bu alanda çalışan kişilerin, afeti yaşamış insanların eleştirilerine, öfkelerine maruz kaldıklarında bunu kişisel olarak algılanmaması ve olumsuz bir duygu hissetmemesi gerekir.,
BESLENME VE UYKU SORUNLARI ÖNEMLİ
Bu alanda çalışan kişiler, yeterli uyuyamak, kimyasal maddeye maruz kalmak, yeterli beslenememek gibi sorunlar yaşayabilir. Bu fizyolojik zorlukların sonucunda da yorgunluk, bitkinlik, işlev kaybı, iş hayatında yetersizlik ve kaza riskinde artış beklenen bir sonuca dönmektedir.
Psikolojik etkilerine baktığımız zamansa bu alandaki kişilerin sürekli olarak afetzedelerle iletişime geçme, sosyal destek sistemlerinden izole olma, mevcut ruh sağlığı bozukluklarının olması, cansız bedenlere tanık olmalarıyla birlikte onlarla temas halinde olmak ve yaşanan duruma davranışsal ve duygusal yönden uyum sorunları yaşamaktadır. Bunun sonucunda da bu çalışanlarda kurbanlarla kendilerini özdeşleştirme, ikincil travmatik stres, psikolojik ve davranışsal yönden riskin artışı ve travma sonrası stres bozukluğu belirtileri ortaya çıkar.Ne yazık ki birçok yardım personeli bu tür bir afetten sonra birkaç ay daha yaşanılan olumsuz etkilerden etkilenebilmektedir. Afet sonrasında ölüm ve yaralanma sayısındaki fazlalık, parçalanmış, toprak altında kalmış vücutlarla karşılaşma, afetzedelerin acı ve yaslarına tanık olmak, yoğun stres ve baskı altında çalışmak, her şeye yetişip yardım edememe konusundaki çaresizlik, aşırı yorgunluk, açlık, uykusuzluk, ceset kokuları gibi durumlar özellikle afet çalışanlarında uzun süre olumsuz etkiler bırakabilmektedir.
AFET ÇALIŞANLARINA ÖNERİLER
Özellikle bu dönemde başkalarına yardım ederken kendinize iyi bakın. Eğer ki, kendinizi psikolojik olarak kötü hissetmeye başladıysanız alandan kısa bir süre uzaklaşmak, bedensel olarak kötü hissediyorsanız su içmek enerji verebilecek herhangi bir besin takviyesi size iyi gelecektir. Unutmayın ancak psikolojik ve bedensel olarak iyi olursanız başkalarına yardım edebilirsiniz. Afet çalışmalarının doğasını stres oluşturmaktadır. Bundan ötürü sürekli stres hali kişide zor etkiler yaratır. Bu süreçte bu işin bir parçasının stres olduğunu kabul etmek farkındalığında olmak sürece daha iyi adapte olunmasını destekler. Kendinizi ve zihninizi izlemeyi unutmayın. Size kötü olduğuna dair işaretler veriyor mu? Odaklanma zorlukları, hatırlama güçlükleri, normaldeki sizden daha düzensiz davranışlar, bunalma hissinin yanında korku hisleri yaşamak zihinsel olarak zorlandığınızı gösterir. Bu tür çalışma hayatı yaşayan kişilerde hazırlıklı olmak çok önemlidir. Bilinmezlik kişide travma etkileri yaratabilir. Özellikle gideceğiniz bölgenin ve insanların nasıl olduğunu dair bilgiye sahip olmak, süreçte daha etkin olmanıza yol açacaktır. Özellikle stres zamanlarında nefes egzersizleri kişinin, kendini sakinleştirebilmesi açısından gereklidir. Derin nefesler alıp yavaşça nefesi geri verin. Dikkatiniz o an sadece nefesinize odaklansın. Nefes verirken vücudunuzdaki tüm gerginlik ve stresin dışarı aktığını hissedin. Tüm vücudunuzun bölgelerini üç saniye aralıklarla sıkıp bırakın. Örneğin kolunuzu üç saniye kasıp bırakmak, sonrasında bacaklarınızı, parmaklarınızı… Nefesinizi tam dışarı doğru verirken kendinize “Rahatla her şey yoluna girecek” şeklinde telkinlerde bulunun. Afet çalışmaları artık sonlandığında kendinizi evinize dönmek için hazırlayın. Bu tür bir çalışmadan sonra eve dönüşte zorluklar yaşamanız çok normal, kendinize bu konuda şefkatli olun. Yaşadığınız kişilerin ve ailenizin siz görevdeyken de hayatlarının devam ettiğini unutmayın. Onlar için de kendi yaşamlarındaki olayların önemli olduğunu göz ardı etmeyin. Geldiğiniz bölgedeki zorluklarla karşılaştırdığınızda belki ailenizin yaşadığı zorluklar size daha az önemli görünebilir. Ancak bu durum da aileniz için büyük önem taşımaktadır. Eğer çocuklarınız varsa döndüğünüzde tepkili ve sizden uzaklaşmış görünebilirler. Onların sizin beklediğiniz gibi davranmadığında üzülmeyin. Unutmayın ki bu geçici bir süreç…
YAZIN, PAYLAŞIN, SABREDİN! BU ZORLU GÜNLER DE GEÇECEK
Bu dönemde duygularınızı yazabileceğiniz bir günlük tutmak iyi gelecektir. Hislerinizi ve düşüncelerinizi sürekli olarak yazmak terapi gibidir. Bu duyguları birçok insanın da sizin gibi yaşadığını aynı düşünce ve hisleri paylaştığınızı unutmayın. Yaşamaya devam ediyor olmanız kendi seçiminizle mümkün değil, bunu yaşamın size sunduğu bir hediye olarak görün bu hediyenin hakkını verin ve yeni amaçlar yaratın. Ve bu dönemde en ihtiyaç duyduğumuz şey sabır… İçimiz yansa da unutulmaz acılar yaşasak da elbet bir gün yaşadığımız bu bu fırtına bir gün daha az etkileyecek. Hepimize çok geçmiş olsun…
Klinik Psikolog Esra Ezmeci