Addison hastalığı nedir?

Adrenal yetmezlik olarak da bilinen Addison hastalığı, vücudun belirli hormonları yeterince üretememesi sonucu ortaya çıkan ve oldukça nadir görülen bir hastalıktır. Her 100.000 kişiden birinde görülen Addison hastalığında, böbreklerin hemen üstünde bulunan adrenal bezlerin salgılama yetersizliğine bağlı olarak glukokortikoid (kortizol) ve mineralokortikoid (aldosteron) hormonları kanda azalır.

Addison hastalığı neden olur?

Addison hastalığının iki tür çeşidi vardır: birincil böbrek üstü bezi yetmezliği ve ikincil böbrek üstü bezi yetmezliği. Birincil böbrek üstü bezi yetmezliğin yaklaşık % 70’i otoimmün bir sürece bağlıdır. Böbrek üstü bezi hasarı, tüberküloz, çeşitli bakteri, virüs ve mantar enfeksiyonları, böbrek üstü bezi kanaması ve kanserin böbrek üstü bezlerine metastazı gibi gibi başka nedenler de birincil böbrek üstü bezi yetmezliğine neden olabilir. İkincil böbrek üstü bezi yetersizliği ise hipofiz hormonu ACTH (adrenokortikotropik hormon) üretiminde azalmaya bağlı olarak ortaya çıkar. Hipofiz  tümörü veya başka bir nedene bağlı olarak yaşanan ACTH eksikliğinde kortizol üretimi uyarılmaz. İkincil böbrek üstü bezi yetersizliğinde aldosteron üretimi genellikle etkilenmez. 

Addison hastalığının belirtileri nelerdir? 

Addison hastalığının belirtileri, eksikliği yaşanan hormona göre değişiklik gösterir. Hastalığın belirtilerini daha iyi anlamak için bu hormonları işlevlerini bilmek gerekir. Kortizol, strese bağlı olarak ortaya çıkan ve böbrek üstü bezleri tarafından salgılanan bir hormondur. Yani en önemli görevi vücudun strese yanıt vermesine yardımcı olmaktır. Ayrıca vücudun protein, karbonhidrat ve yağ kullanımını düzenlemesine de yardımcı olur. Kan basıncını ve kardiyovasküler fonksiyonu korur ve inflamasyonu kontrol eder. Aldosteron ise adrenal bezlerin dış bölümünden (korteks) salgılanan, böbrekten potasyumun çıkarılması ve sodyumun geri emilmesi üzerinde etkili olan, vücuttaki elektrolit dengesinin ayarlanmasını sağlayan steroit yapılı bir hormondur. Aldosteron seviyeleri ciddi oranda düştüğü durumda, böbrekler tuz ve su seviyesini dengede tutamaz. Bu da dehidrasyona ve tansiyon düşüklüğüne sebep olur.

Addison hastalığı semptomları genellikle birkaç ay süre zarfında yavaşça gelişir. Hastalık ya da yaralanma gibi bir stres ortaya çıkana ve semptomlar daha da belirgin ve kötü hal alana kadar, hastalık o kadar yavaş ilerler ki, bazı semptomları göz ardı edilir. Addison hastalığının başlıca belirtileri şu şekilde sıralanabilir;

  • Aşırı yorgunluk
  • Kilo kaybı ve ciddi anlamda iştah azalması
  • Açlık hipoglisemisi
  • Ağız mukozasında ve deride özellikle ameliyat ve yara izlerinde, meme başlarında ve genital bölgelerin renginde koyulaşma (pigmentasyon)
  • Düşük tansiyon ve bundan kaynaklanan bayılma
  • Tuza duyulan ihtiyacın artması
  • Düşük kan şekeri (hipoglisemi)
  • Mide bulantısı, ishal veya kusma 
  • Karın ağrısı
  • Kaslarda veya eklemlere oluşan ağrılar
  • Sinirli olma hali
  • Depresyon veya diğer davranışsal bozukluklar
  • Terlemede azalma 
  • Özellikle kadınlarda koltukaltı ve genital kıllanmada azalma

Addison hastalığı nasıl teşhis edilir?

Addison hastalığının teşhisi için öncelikle uzman doktor, hastanın hikayesini dinler ve klinik bulguları inceler. Şüphe durumunda hastada Addison hastalığının mevcut olup olmadığını belirlemek, birincil ve ikincil adrenal yetersizlikler arasında ayrım yapmak için çeşitli laboratuvar testleri yapılır. Hastanın elektrolit dengesini, kan şekeri düzeyini ve böbrek işlevlerini değerlendirme amacıyla yapılan testler hastalığın nedenini tespit etmek ve tedaviye yön vermek için de gereklidir. Bazı durumlarda insülinin tetiklediği kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) testi, düşük dozlu ACTH stimülasyon testi, uzun süreli ACTH stimülasyon testi veya glukagon stimülasyon testi gibi alternatif testler de istenebilir. Böbrek üstü bezlerinin ve hipofizin büyüklüğünü ve şeklini incelemek için BT (bilgisayarlı tomografi) veya  MR (manyetik rezonans görüntüleme) gibi radyolojik taramalara da başvurulabilir.

Addison hastalığı nasıl tedavi edilir?

Adrenal yetmezlik, vücut için işlevsel hormonların yokluğuna neden olduğundan Addison hastalığı tedavisi için doktorlar genellikle hormon replasmanı uygularlar. Bu, bir veya iki kez günlük olarak, bir steroid hormon olan hidrokortizon tabletleri ile yapılır. Gerekirse, aldosteron, günde bir kez oral olarak alınan sentetik bir steroid, fludrokortizon asetat ile değiştirilebilir. Bu ilaçlar özellikle stres, enfeksiyon, cerrahi veya yaralanma zamanlarında artırılmalıdır. Hormon tedavisi genellikle başarılı sonuç verir. Tedavi başarıya ulaştığında Addison hastalığı olan kişiler oldukça normal bir yaşam sürebilirler. Bununla birlikte, her zaman bir doktor uyarı bileziği ve acil kimlik kartı taşımaları ve iş veya okulda küçük bir ilaç kaynağı tutmaları önerilir. 

Addison hastalığı diyeti nasıldır?

Sağlıklı ve stressiz bir yaşam tarzı, Addison hastalığında hayati bir öneme sahiptir. Bu hastalığa sahip olan kişilerde diyet hastanın sağlığının yanında hastalığa olan hassasiyetini de etkiler. Bu yüzden besleyici ve dengeli bir diyet benimsenmelidir. Eğer bu hastalığa sahip iseniz hatırlamanız gereken birkaç tavsiye şu şekilde sıralanabilir:

  • Halsizlik Addison hastalığının en çok gözlenen belirtilerindendir, ama ne olursa olsun, hiçbir koşul altında, uyarıcılara, enerji içeceklerine, sodaya veya kahveye başvurulmamalıdır. Bu içecekler yüksek oranda kafein içermelerinden dolayı adrenalin bezlerini aşırı derecede uyarır. Bunlara ek olarak bu içeceklerin içerdiği uyarıcılar ve aşırı şeker, adrenalin bezlerine zarar verir. Bu uyarılar aynı zamanda sigara ve tütün ürünleri için de geçerlidir.
  • Karbonhidrat ve rafine edilmiş şeker içeren hazır gıda ürünlerinden de olabildiğince uzak durulmalıdır. Addison hastalığının yanında ayrıca şeker hastalığınız da varsa bu yiyecekler insülin seviyenizin dengesini normalden fazla derecede bozabilirler. Özellikle kan şekerinin düşük olduğu durumlarda bu yiyecekler Addison hastalığının belirtilerini artırır.
  • Tuzun Addison hastaları için yararlı mı yoksa zararlı mı olduğuna dair birçok tartışma yürütülmüştür. Gerçek şudur ki; tuza veya sodyuma doğru beslenmede ihtiyaç vardır. Düşük kan şekeri bu hastalığın başlıca belirtilerinden biri olduğu için, tuz ve sodyum ayrı bir öneme sahiptir. Yeteri kadar sodyum almak kan şekerini belirli bir seviyede tutmaya yardımcı olur. Gene de bu ihtiyacınızı yüksek kaliteli kaynaklardan elde etmeye özen göstermelisiniz. Bu kaynaklara Himalaya tuzu ve deniz tuzu örnek verilebilir. 
  • Tuza karşı olan aşırı isteğinizi göz ardı etmeyin. Bu durum gerçek bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor olabilir. Eğer çok fazla terliyorsanız yemeğinize biraz daha tuz atın ve daha fazla sıvı tüketin, özellikle suyu bol bol tüketin. 
  • Aşırı stres hastalığı tetikleyerek vücutta ciddi zararlara sebebiyet verebilir. Stresli zamanlarda, C vitamini içeren besinleri daha fazla tüketmeye özen gösterin. Antidepresanlar da, bağışıklık sisteminizi güçlendirmenize yardımcı olur ve aynı zamanda vücudunuzun strese daha iyi adapte olmasına yardım eder. Böylece adrenalin bezlerinizin daha fazla zarar görmesine engel olur. Ancak antidepresan kullanımı mutlaka uzman bir psikiyatristin önerisiyle gerçekleşmelidir. 
  • B vitamini alımı, belirli hormonların ve nörotransmitterlerin, sinir sistemimizden gelen uyarıları ileten iletkenler, üretimini uyarır. Daha fazla B vitamini almak için köy yumurtası, kabuklu deniz ürünleri, sardalya ve  somon balığı tüketiminizi artırabilirsiniz.
  • Çinko sadece iyi çalışan bir bağışıklık sistemi için değil ayrıca stresle savaşmaya yardımcı olan hormonların üretimi için de önemlidir. Çinkoyu deniz ürünlerinden, çerezlerden, fasulyelerden, ıspanak ve mantardan elde edebilirsiniz. Magnezyum ise sinir sistemini sakinleştirir. Avokado, börülce, muz, yoğurt, çerezler ve ıspanak zengin magnezyum kaynakları arasında yer alır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Next Post

Ergenlik döneminde çocuk-ebeveyn ilişkileri

Cum Kas 3 , 2023
Sağlıklı ve başarılı yetişkin bir birey olabilmek için insan hayatındaki en önemli süreçlerden birisi ergenlik dönemidir. Bu süreci verimli bir şekilde atlatmak, başarılı bir birey olmak için olmazsa olmazdır. Ancak bireyin bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatması ebeveynler ve yakın çevreden destek almadan mümkün değildir. Ergenlik dönemini olması gerektiği gibi […]

Recent Post