Gestasyonel Diyabet Belirtileri ve Tedavisi

Gestasyonel diyabet ilk defa gebelik veya hamilelik döneminde ortaya çıkar. Gestasyonel diyabet (gebelik şekeri) beslenme tedavisi hakkında detaylara Dt. Ayse Tuğba Şengel ‘e ait yazıdan ulaşabilirsiniz.

Gestasyonel diyabet nedir?

Diyabetes Mellitus insan vücudunda gelişen bir karbonhidrat metabolizması bozukluğudur. Bu metabolizma bozukluğunda kan şekeri olması gereken değerin çok üzerinde olur ve insülin mekanizması iyi çalışmamaktadır. Dolayısıyla bu metabolizma bozukluğunda birçok yan etki görülebilmektedir.

Diyabetes Mellitus’un farklı çeşitleri bulunmaktadır. Bunlardan doğuştan olanı, daha çok bebeklik döneminde oluşan Tip 1 DM olarak adlandırılırken, daha çok yetişkinlik döneminde ortaya çıkan ve diyabet sıklığının yüzde doksanını oluşturan, insülinin yetersiz olması veya etkisiz olması sonucu oluşanı Tip 2 DM olarak adlandırılmaktadır. Karbonhidrat metabolizması bozukluğu eğer gebelik döneminde ilk defa başlamış ise, öncesinde sağlıklı bir durumdaysa bu diyabet Gestasyonel Diyabet (GDM) yani gebelik diyabeti olarak adlandırılmaktadır.

Gestasyonel Diyabet Nasıl Oluşur?

Gestasyonel diyabet ilk kez gebelik zamanı oluşan bir glikoz tolerans bozukluğudur. Doğum sonrası genellikle kan şekeri tekrardan normal düzeylerine düşmektedir ancak dikkat edilmediği takdirde bu bozukluk kalıcı olabilmektedir. Dolayısıyla gebelik döneminde hem beslenmeye hem de egzersiz ve düzenli yaşam koşullarının sağlanmasına dikkat edilmesi gerekir.

Gebelik esnasında salgılanan hormonların çoğu kan şekerinin yükselmesine sebep olur. Örneğin plasentadan salgılanan steroid yapıdaki hormonlar kan şekerinin düşmesinde görevli olan insülin hormonuna karşı olarak kan şekerini yükseltirler.

Özellikle gebeliğin 24. ve 28. haftalarında  kan şekerini düşürmede etkisi olan insülin hormonuna karşı bir direnç gelişir ve özellikle diyabete yatkınlığı olan hastalarda kan şekeri yükselmeye başlar. Gebelerde kan şekeri  yüksekliği oluşması durumunda dolayısıyla anne karnındaki bebeğin de kan şekerinde artışlar olur ve reaktif olarak salgılanan insülin hormonunun etkisiyle bebek irileşir ve makrozomik fetüs durumu ortaya çıkar.

Gestasyonel diyabette risk faktörleri nelerdir?

Yüksek risk taşıyan bireyler aşağıdaki gibi durumlara sahiptir:

  • Daha önceki gebeliklerde, gestasyonel diyabet (GDM) varlığı
  • Gebelik öncesi bozulmuş glikoz toleransı
  • Obezite varlığı, beden kütle indeksinin 25 ve üzerinde olması
  • Ailede birinci dereceden yakında Tip 2 DM öyküsü
  • Önceki gebeliklerde makrozomi ve polihidramnios öyküsü
  • Önceki gebeliklerde fazla ağırlık artışı (20 ve daha fazla)
  • Açlık kan şekerinin 95 mg/dl üzerinde olması
  • Glikozüri varlığı
  • 35 yaş üzeri hamilelik
  • Sebebi bilinmeyen bebek ölümleri

Düşük risk grubunda olan bireyler şu şekildedir:

  • Gebelik öncesi BKI nin normal aralıkta olması (20-25)
  • Gebe kadının yaşının 30’un üzerinde olmaması
  • Birinci derecede akrabalarda diyabet öyküsünün olmaması
  • Anormal glikoz toleransı durumunun olmaması
  • Makrozomik ya da bebek ölümlerinin olmaması durumu

Orta risk grubunda olan kişiler şu şekildedir:

  • Düşük ya da yüksek risk grubunda bulunmayan gebeler

GDM Tanısı ve Tarama Kimlere Yapılmalı?

Gestasyonel diyabet için yüksek risk grubu altında olan bireylere bu taramalar mutlaka yapılmalıdır.

Tanı için eğer risk faktörü taşıyan bir gebe ise gebeliğin başlarında yapılması gerekirken risk faktörü olmayan gebelerde ise gebeliğin 24-28. haftalarında yapılması gerekir. Test  mutlaka 8 saat açlık sonrası yapılmalıdır. 75 g OGTT yapılmalıdır. Bu test oral glikoz tolerans testi olarak adlandırılmaktadır ve bunun sonuçlarına göre;

GDM tanısı için 75 g OGTT değerleri:

  • Açlık – 92 mg/dl ve üzeri
  • Tokluk 1. Saat – 180 mg/dl ve üzeri
  • Tokluk 2. Saat -153 mg/dl ve üzeri

Eğer bu değerlerden herhangi birinin sonucu pozitif olursa gebede diyabetin bulunduğu anlamına gelir. Dolayısıyla her gebe bu konuda bilinçli olmalı ve doktorun tavsiyesi doğrultusunda hareket etmelidir.

Diyabete Bağlı Oluşan Komplikasyonlar

Karbonhidrat metabolizması bozukluğuna bağlı meydana gelen diyabet birçok komplikasyona sebep olabilmektedir.

Fetal komplikasyonalar;

  • Makrozomi
  • Gelişme geriliği
  • Erken doğum riski
  • Polihidroamniyoz
  • Konjenital anomaliler
  • Oligoamniyoz
  • Doğumsal travmalar

Maternal komplikasyonlar;

  • Hiperglisemi
  • Spontan abortus
  • Hipoglisemi
  • İdrar yolu enfeksiyonu
  • Kronik anemi
  • Preeklampsi
  • Sezeryan doğum ve doğumsal anomaliler
  • Organ hasarları

Neonatal komplikasyonlar;

  • Hiperbillurubinemi
  • Hipoglisemi
  • Respiratuar distress sendromu
  • Serum elektrolit dengesizliği
  • Ölüm

Bunun gibi birçok komplikasyon görülebilmektedir. Dolayısıyla, sağlıklı bir gebelik için gebenin dikkatli olması gerekir.

Gebelik Şekeri Tedavisi 

GDM bir metabolik bozukluk olup düzenli bir yaşam kalitesi ile en az hasarla geçirilebilir.

Her hastalıkta olduğu gibi diyabet durumunda da yapılan uygun egzersizler hastalığa olumlu etkilemektedir. Kan şekerinin dengelenmesinde düzenli egzersiz yapmak önemli bir rol oynamaktadır.

Dolayısıyla sporu hayatımızda bir yaşam felsefesi haline getirmek oldukça yarar sağlayacaktır.

Hastanın beslenme tedavisi nasıl olmalıdır?

Gün içerisinde tüketilen bütün besinler kan şekerinin değişmesinde rol oynamaktadır, bunun için dengeli ve yeterli beslenme diyabet hastalığının tedavisinde önemli rol oynamaktadır.

Bu hastalar yiyecekleri sınırsız değil az oranlarda tüketmeye özen göstermelidir. Yüksek kan şekerinin olumsuz sonuçlarından etkilenmemek için;

  • Öncelikle günlük diyete dikkat edilmelidir.
  • Gün içerisinde öncelikle azar azar ve sık beslenme sağlanıp, 3 ana öğün ve 3 ara öğün beslenme düzenine dikkat edilmelidir.
  • Normal sağlıklı bir gebelik için, gebelik öncesi vücut ağırlığına dikkat edilmelidir.
  • Şişman olan bireyler normal vücut ağırlığına gelecek şekilde sağlıklı bir diyete başlanmalıdır.
  • Diyabeti olan bireylerin yüksek bir oranı obez olup, fiziksel aktivite ve beslenmede yapılacak davranış değişikliği ile zayıflama sağlanmalıdır.
  • Diyabetli bireylerde diyetin karbonhidrat oranı %45-60 olacak şekilde diyetisyen tarafından düzenlenmelidir. Diyette seçilecek olan karbonhhidrat türü de oldukça önemlidir.

Diyabetli olan birey için daha çok nişasta vb kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. Bu tür karbonhidratların sindirim ve meilimleri daha yavaş olduğundan dolayı kan şekerini daha yavaş yükseltmektedirler.

Bal , pekmez , çay şekeri ve benzeri kaynaklar ise kolayca sindirilip emildiğinden dolayı kan şekerini çok daha hızlı yükseltip, düşürürler. Bu nedenle kan dengesindeki değişmeler fazla olur ve metabolizmaya zarar verir. Basit şeker miktarı enerjinin yüzde onundan az olacak şekilde diyet düzenlenmelidir. Yine karbonhidrat kaynağı olarak verilen meyveler de sınırlı olmalıdır. Diyette verilmesi gereken fruktoz oranı enerjinin yüzde 15 inden az olarak düzenlenmelidir.

  • Meyve kabuğu, kuru baklagiller ve tam tahıllı ürünlerde posa oranı oldukça yüksektir. Yüksek posa miktarı kan şekeri regülasyonunda önemli roller oynamaktadır.
  • Diyetin protein miktarı da oldukça önemlidir, proteinlerin yapıtaşları olan aminoasitler insülin salınımında rol oynamaktadır. Diyetin protein içeriği %10-20 olacak şekilde düzenlenmelidir.
  • Diyette kullanılan yağların türü oldukça önemlidir. Diyabet hastalığında alınan yağ %30 u geçmemelidir. %25-30 aralığı ideal aralıktır. Ayrıca LDL kolesterolünün artışına sebep olacağından dolayı diyette doymuş yağ oranı yüzde 7’nin altında olmalıdır.
  • Diyette E, C, D ve B vitaminleri de önemli rol oynamaktadır.
  • Diyabette sağlıklı bir vücut için beslenme oldukça önemlidir. Besinlerin kan şekerini yükseltme özelliğine glisemik indeks denilmektedir, örneğin bal ve pekmezin glisemik indeksi yüksek iken posa içeriği yüksek olan bulgurun ki daha düşüktür. Diyette mutlaka glisemik indeksi düşük olan besinlerden yararlanmak gerekir.

Tuzu Azalt, Yaşam Kaliteni Arttır!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Next Post

Diş gıcırdatma tedavisi

Çar Eyl 20 , 2023
Beykent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Selin Gaş, halk arasında ‘diş gıcırdatma‘ ya da ‘diş sıkma‘ olarak bilinen bruksizm rahatsızlığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. ‘Bruksizmin; uyku sırasında görülen istemsiz, ritmik ve fonksiyon dışı diş sıkma ve gıcırdatma ile karakterize parafonksiyonel bir alışkanlık olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Gaş, bu […]
Diş gıcırdatma tedavisi

Recent Post