Skolyoz, omurganın sağa yada sola doğru eğilmesidir. Gelişim bozukluğuna bağlansa da nedeni tam olarak bilinmemektedir. Tanısı genellikle çocukluk çağında konulmaktadır.
İlk belirtiler omuzların ve kalçanın simetrik durmaması ve hastanın sırtında kabarıklık olmasıdır. Bazen hastalık çekilen göğüs röntgeninde tesadüfen tespit edilebilir. Skolyoza bağlı olarak kalça, kürek kemikleri ve göğüs kafesinde de kayma meydana gelir. Hastalık kız çocuklarında daha sık görülür.
Omurganın normal eğriliğinin bozulduğu durumlar skolyoz olarak tanımlanır. Skolyozda omurganın dışarıdan görünümü S ya da C harfine benzetilebilir. Omurganın yapısında yan tarafa doğru meydana gelen eğrilik genellikle ergenlik öncesi ve erkenlik döneminde ortaya çıkar. Her 100 ergenden 3’ünde bu rahatsızlığın var olduğu tahmin edilmektedir. Her 5 skolyoz hastasından 4’ünde ise altta yatan neden aydınlatılamaz.
Skolyoz Tipleri Nelerdir?
Tıp literatüründe, hastalığa neden olan etkenlerin büyük kısmı kesin olarak ortaya konulamadığında bu hastalıklar idiopatik olarak tanımlanır. Dolayısıyla en sık görülen skolyoz tipi “idiopatik skolyoz” olarak ifade edilir. Kendi içerisinde yaş sınırları 0 ile 18 arasında değişen 4 ayrı gruba ayrılır.
Infant (süt çocukluğu dönemi) idiopatik skolyoz terimi 0 ile 3 yaş aralığındaki hastalar için kullanılırken, 4 ile 10 yaş arasındaki hastalar için juvenil idiopatik skolyoz, 11 ile 18 yaş arasındaki hastalar için adölesan idiopatik skolyoz ve 18 yaş sonrasında tespit edilen olgular ise erişkin idiopatik skolyoz olarak sınıflandırılır. Rahatsızlığın en sık olarak görüldüğü yaş grubu göz önünde bulundurulduğunda hastaların büyük bir çoğunluğunun adölesan idiopatik skolyoz tanısı alan kişilerin oluşturduğu sonucuna varılabilir.
Doğum sonrasında tespit edilen tür ise konjenital skolyoz olarak sınıflandırılır. Bu durum henüz bebek anne karnındayken gerçekleştirilen ultrasonografik (usg) incelemeler esnasında da tespit edilebilen skolyoz çeşididir. Omurganın iskelet yapısının gelişimi esnasında meydana gelen bir sorun nedeniyle ortaya çıkan bu durum, eş zamanlı olarak gelişimi gerçekleşen sinir, boşaltım ve kalp-damar gibi diğer sistemler ile ilgili bir gelişim kusurunun eşlik etmesi ile sonuçlanabilir.
Skolyoz Nedenleri Nelerdir?
Hastaların büyük çoğunluğunda asıl neden tespit edilemez ancak her 3 skolyoz hastasından 1’inde aile üyeleri arasında aynı duruma sahip bireylerin varlığı genetik bir geçişe işaret ediyor olabilir. Bu nedenle özellikle gençliğinde idiopatik skolyoz tanısı almış anne ve babaların çocuklarında da bu durumun gelişebileceğine dair bilinçli olması önemli bir konudur.
Skolyoz Belirtileri Nelerdir?
Skolyoz durumunda ortaya çıkan belirtiler omurganın eğikliğinin derecesi ile değişkenlik gösterir. Çeşitli belirti ve bulgular bu rahatsızlığın fark edilmesinde katkı sağlayabilir:
- Dışarıdan bakıldığında eşit hizada durmayan omuzlar, kürek kemikleri ve pelvis kemikleri
- 2 kalçadan birinin daha yukarıda görünmesi
- Omurgada yan tarafa doğru kıvrılmanın görülmesi
- Uzun dönem boyunca devam eden boyun, sırt ve bel ağrısı
Aynı zamanda omurgada meydana gelen bu değişime bağlı olarak göğüs kafesi hacminin küçülür. Küçülen göğüs kafesi hacmi akciğerlerin soluk alıp verme esnasında yeterince genişlemesine engel olarak nefes alma ile ilgili şikayetlere neden olabilir.
Skolyoz Tanısı Nasıldır?
Tanı amacıyla atılacak adımların başında nadir de olsa skolyoza neden olabileceği bilinen rahatsızlıklar araştırılır. Skolyoz nedeninin belirlenmesi özellikle 10 yaşından daha erken yaşlarda başlayan skolyoz varlığında, eğriliğin hızlı ilerlemesi halinde ve sinir sistemini ilgilendiren belirtiler varlığında önemlidir.
Muayene esnasında rahatsızlığa sahip kişinin iskelet sistemi değerlendirilir. Hastalarda geçmeyen sırt ağrısı (yaklaşık olarak hastaların dörtte birinde) şikayetler arasında bulunabilir ancak hastaların büyük bir kısmı kendi yaş grubunda atletik aktivitelere katılan skolyoz dışında başka rahatsızlığı bulunmayan bireylerdir.
Skolyozun varlığının ortaya konması çeşitli radyolojik incelemeler vasıtası ile gerçekleştirilebilir. Çeşitli açılardan çekilen göreceli olarak düşük derecede radyasyona maruz kalınan x-ray grafiler, ilk olarak başvurulan görüntüleme yöntemidir. Hekim tarafından gerekli görülmesi halinde tanısal amaçlı olarak manyetik rezonans görüntüleme ve bilgisayarlı tomografi gibi diğer görüntüleme yöntemleri de kullanılabilir.
Görüntüleme yöntemleri ile omurganın eğriliğinin derecesi değerlendirilir. Kişide skolyoz varlığından bahsedilmesi için eğriliğin en az 10 derece tespit edilmesi gerekir.
Skolyoz Tedavisi Nasıldır?
Tedavide breysleme ve cerrahi müdahale gibi işlemler son derece nadir olarak uygulanır. Tedavinin prensibini gözlem, uygun egzersiz ve sportif aktiviteler ve takip oluşturur. Tedavi planlamasında birçok faktör göz önünde bulundurulsa da bu faktörler arasında eğriliğin derecesi bir adım öndedir. Adölesan idiopatik skolyoz tanısı almış ancak tedavi amacıyla herhangi bir girişim yapılmamış hastalarda eğrilik, yılda ortalama olarak 0.5-1 derece arasında bir artış gösterebilir. Ek olarak ergenlik döneminde ortaya çıkan skolyozda eğrilikler erken yaşlarda görülen skolyoza göre daha kötü bir seyir izleme eğilimindedir. Bu nedenle ileri yaş skolyozda ergenlik dönemi skolyozlarına göre daha agresif cerrahi müdahalelere ihtiyaç duyulması söz konusu olabilir.
Tedavi edilmemiş hastalarda bel ve sırt ağrısı, sinir hasarı ve ileri dönemlerde akciğer ve kalp gibi organları ilgilendiren çeşitli problemler boy gösterebilir. Bu problemlere ek olarak kişinin kendi dış görünüşü ile ilgili negatif düşünceleri de tedavi planlaması içerisinde üzerinde durulması gereken bir konudur.
Breysleme yöntemi
Omurgada tespit edilen eğriliğin derecesinin 10 ile 25 derece arasında olan kişilerde genellikle 3, 6 ve 1 sene aralıklarla çekilen x-ray grafiler ile takip ve değerlendirilmesinin sürdürülmesi önerilir. 25 dereceden yüksek ancak 40-45 dereceye ulaşmayan eğikliklerde ise ortezleme adı verilen breysleme yöntemi hekim tarafından uygun görülmesi halinde denenebilir. Korse benzeri bir yapı olan ortez kullanımı ile omurga eğriliğinin ilerlemesini engellemek amaçlanır, ancak bu yönteme son yıllarda oldukça nadir uygulanmaktadır.
Bazı erken zamanda tespit edilen vakalarda bu breysleme yöntemi tedavi planlamasında ön plana çıkabilir. Ortezlerin büyüme dönemi boyunca günde 16-23 saat arasında değişen sürelerde giyilmesi gereklidir. Ortez tedavisinde düzenli kullanım önem arz eden bir konudur.
Omurgasında tespit edilen eğriliğin 40 dereceyi geçtiği kişilerde ise cerrahi müdahale ile omurganın düzeltilmesi gündeme gelebilir. Spinal füzyon cerrahisi adı verilen bir teknikte skolyozun düzeltilmesi amacı ile omurgayı oluşturan kemikler, uzun çubuklar, kemik grefti ve vida gibi yapılar kullanılarak birleştirilir. Çubuklar omurganın düzleştirilmesini sağlarken vidalar ile bu yapı sabitlenmiş olur. Kullanılan kemik dokusu ile yapının sağlamlaştırılması sağlanır. Büyüme gelişmesi devam eden çocuklarda zaman içerisinde çubuk ve vida yapılarının yeniden ayarlanması gündeme gelebilir.
Sonuç olarak, skolyoz tanısı almış hastaların çok büyük bir kısmında uygun egzersiz, uygun sportif aktiviteler ve takip skolyozun kendisi gibi tedavinin de omurgasını oluşturur.
Kireçlenme nedir? Belirti, evreleri ve tedavi yöntemleri nelerdir?