Dışkılama (defekasyon) üç günde bir veya daha geç oluyorsa, veyahut her gün olduğu halde dışkı çok katı ise, ya da dışkılama olayı güç oluyorsa (uzun süre harcanıyorsa) kabızlık söz konusudur. Kabızlık 3 temel tipe ayrılabilir. Birincisi, merkez sinir sisteminin bozulmasına bağlı olarak oluşur. İkincisi, dışkılama refleksindeki aksamadan kaynaklanır. Üçüncüsü ise, mekanik kabızlıktır.
Besinlerin parçalanması ve emilmesi büyük oranda ince barsaklarda meydana gelir. Ancak az miktarda yağ, yağ asidi, biraz protein, az nişasta ve sellülozun (lifler) tamamı kalın barsağın sonuna kadar ulaşır. Kalın barsakta bulunan bakteriler polisakkaritleri parçalayabilir, ancak bu parçalanma sonucu ortaya çıkan pentoz ve heksoz emilmez. Sonuç olarak kolonun temel işlevi dışkıdaki su ve elektrolitleri geri emmek ve dışkıyı atılana dek depolamaktır.
Normal bir kimsede günde 1-2 dışkılama oluşabildiği gibi, 48 saatte hatta 72 saatle bir, tamamen normal kıvamda, dışkılama bulunabilir. Kabız teşhisi anamneze dayanmakta ise de, dışkıyı görmek de bir fikir verebilir: Kuru, sert ve küçük parçalar halinde veya büyük, kalın silindirler halindedir. Bazen anüsten çıkarken küçük kanamalara yol açabildiğinden, üzerinde az miktarda kan bulunabilir. Her gün dışkılama yapan kimselerde kabızlığın bulunup bulunmadığı şu basit usulle anlaşılabilir. Dışkılamadan sonra hastaya bir miktar «charbon medicinal» verilir. Normalde 24 – 48 saat içinde dışkıda görülmesi gerekir. 48nci saatte çıkan dışkıda kömür yoksa, her gün dışkılama olduğu halde, hasta yine kabız demektir. Kalın bağırsaklarda bulunan dışkının ancak bir kısmı çıkmıştır.
Gerçekten Kabız Mısınız?
Çok kimse, arzu ettiği gibi dışkılayamadığı için kendisinde kabız olduğunu sanmaktadır. Gereksiz yere laksativler alarak, süppozituarlar koyarak veya lavmanlar (enema) yaparak «hayali» kabızlıklarını tedaviye kalkarlar ve «gerçek» bağırsak hastalığının başlamasına yol açarlar. Bağırsaklardaki dışkı değil, alınan laksativler «oto-intoksikasyon»a yol açarlar. Fazla laksativ almakla gereksiz su ve elektrolit kaybı oluşur. Uzun süre laksativ alanlarda hipopotasemi, hipokalsemi, hipermagnezemi, osteomalasi, steatore, protein kaybettiren enteropati, karaciğer yağlanması bulunabilir.
Laksativsiz yaşayamayacağını sanan, kendini sürekli hasta kabul eden ve her yakınmasını kabıza yoran kimselerde laksativ alınmasına bir süre ara verilmelidir. Hastalar genellikle bu öğüte kulak asmazlar, laksativlerini bırakmazlar. Fakat bırakıldığında, 1-2 gün sonra, dışkılamanın başladığı, kabızlığın bulunmadığı anlaşılır. Laksativlerin neden olduğu karın ağrıları ve ishal gibi yakınmalar da ortadan kalkar.
Obsessiv-kompulziv yapılı kimseler dışkıları ile çok ilgilenirler. Uzun uzun dışkıyı kontrol ederler. Küçük bir mukus parçası depresyonlarını artırmaya yeterlidir. Depresyonları arttıkça kabızlıkları da artar. Sonunda «Psikojenik kabız» ortaya çıkar. Laksativlerle değil, psikoterapi ile tedavi etmelidir. Yer değiştirme, çeşitli stresler (örneğin hastaneye yatma), yolculuklar kabıza yol açabilirler.
Gerçek kabız, çoğu kez fonksiyonel bir olaydır. Yani kalın bağırsağın çalışma temposu bozulmuştur. Organik nedenlere bağlı olan kabızlık oldukça nadir görülür.
Kabızlıkta en sık yakınmalardan biri gaz ve şişkinlik şikayetidir. Özellikle kalın barsağın sol üst köşesinde biriken gazlar sol omuza vuran ağrıya neden olur. Spastik kolon hastalığında ise karın sol alt kısmında ağrı meydana gelir.