Oxford Üniversitesi’nden deneysel psikolog Charles Spence, yediklerimizin tadını sadece ağzımız, ellerimiz ve gözlerimizle değil, kulaklarımızla da çıkarttığımızı söylüyor.
Çıtırdayan, gevrek gıdaları çiğnemenin verdiği haz Spence’i daima etkilemiş. Aslında, sesin genel çoklu duyusal deneyim için ne kadar önemli olduğunu anladığınızda, gıda pazarlamacılarının neden zamanlarının çoğunu reklamlarındaki gevrek, gevrek ve çatlak sesleri vurgulamaya harcadıklarını anlamaya başlıyorsunuz.
Dikkatli dinlediğinizde, TV’de görülen yiyecek reklamlarının çoğunun sesle güçlendirilmiş gibi göründüğünü fark edeceksinizdir..
Ses “unutulmuş bir tat”
Yaklaşık 20 yıldır, beynimizin özellikle yemek yerken her bir duyumuzan gelen bilgiyi nasıl işlediğini araştırıyor.
Spence “Yiyeceğin çıtırdaması, paketin çıkarttığı gürültü, kaşığın tabağın üzerinde çıkarttığı ses ve hatta yemek yerken dinlediğimiz müzik. Bazıları diğerlerinden daha çok olsa da, tüm sesler yeme deneyimimizi etkiliyor” diyor.
“Sinestezi” bir duyunun uyarılmasının aynı anda başka bir duyuda da his oluşturması, duyuların anormal bir şekilde harmanlanması, iç içe geçmesidir. Başka bir deyişle, beş duyunun (görme, koku, ses, tat ve dokunma) öngörülemez ama tutarlı bir şekilde birbirine karışmasıdır. “Tatma-dokunma”dan “ses-renk”e uzanan birkaç çeşit sinestezi türü vardır.